Un grazie di cuore a Metin Cengiz che ha pubblicato nella sua casa editrice una raccolta di mie poesie da diversi miei libri. E grazie al bravo traduttore, Nicola Verderame.
Di seguito, in turco, anche una recensione al libro di Metin Cengiz pubblicata sul blog Şiirden.
Laura Garavaglia İtalya’nın
Milano şehrine bağlı Como şehrinde yaşıyor. Como Gölü’nün serinlettiği bu küçük
ama güzel şehirde bir de dünyaca önemli bir festival düzenliyor Laura
Garavaglia:Festival Internazionale Europa in Versi. Bu yıl 18-20
Mayıs arasında festivalin sekizincisi düzenlenecek. Garavaglia bu festival
kapsamında genç şairler arasında bir de şiir okuma yarışması yaparak gençleri
teşvik ediyor.Laura Garavaglia’nın şiiri
anlatımcı bir şiir. Karşılaştığı kimi meseleleri şiirle çözmek, başkalarına bu
meseleyle ilgili şiir düşüncelerini iletmek onun poetikası. Hayatı yalnızca
dünya ile sınırlamıyor, daha geniş, evren düzeyinde ele alıyor, evrendeki
yıldızların, gezegenlerin hareketliliğinin insan hayatı ile kesişen ortak
yönlerini imliyor. Örneğin zamanı sorun ettiği bir şiirinde zamanın
da bir gün tükeneceğini, insanın yokluğa karışacağını, açıklanmamış formüller
gibi zamanın biteceğini söylerken günlük hayata şöyle dönüş yapıyor: “Sabahın
zayıf yıldızı/ günlerinden macerasını çalıyor.”Geniş bir perspektiften bakıyor
bakıyor hayata. Günlük hayatın monotonluğuna alışmış insana hayatın evren
düzeyinde taşıdığı anlamı gösteriyor. Evrenin gidişatının hayatımızla ilgili,
bizim pek de göremediğimiz önemini vurguluyor. Ancak deniz kenarında sular
gümüşlendiğinde ayrımına vardığımız güneş, , geceleyin akıp giden yıldızlar…
bunların insanın kaderiyle olan bütünlüklü anlamını apokaliptik betimlemelerle
anlatıyor. Yukarıda açıklanmamış formüller gibi dedik. Bu söz, alıntıladığımız
iki dizenin hemen üstünde yer alan bir dize. Ve Laura Garavaglia’nın
matematikle nasıl içli dışlı olduğunu,hayatında matematiğin kapsadığı önemi de
gösteren bir dize.Hayat şair için evrenin bir kalp atışı gibi. Her şey o
kalp atışına bağlı. Güneş, rüzgâr ve günlük hayatımız.Şiirin bir görevi de gözümüzden
kaçan ancak dipte hepimizi ilgilendiren önemli olguları göstermektir. Laura
Garavaglia şiirinin bir diğer özelliği de bu. Yaz şiirlerinde bunu daha net
görüyoruz. Yazı betimlerken güneşi, kumsalı… değil, göremediğimiz şeyleri
gösteriyor bize: iskele, deniz kabukları, Azize Lucia, gözleri ve boynunda bir
denizanasının kanayan sarılması… Aklımıza Meduza geliyor ve Aziize Lucia ile
olabilecek olan ilişkisi. Yaz şiirinin ikincisinde ise bellerine değin
suya batmış çalışan mahkumlar, hindistan cevizi… Yazın görüntüsü değişebilir
ama bu fon hep aynı. Mahkumların ucuz emek güçleri ve bizim için çalıştıklarına
belli belirsiz bir vurgu. Hakikate doğru işleyen bir şiir her ikisi de. İlki
sezilemeyen daha mistik bir ilişkiyi, ikincisi görüp de üstünde durmadığımız
bir ilişkiyi gösteriyor. Şiirin işlevi bu. Alışılmış görüntülerin ardında olup
biteni bize göstermek ya da yeni ilgiler kurarak hakikatimsi (gibi, öyle)
aracılığıyla dış dünyadaki gerçekliğe bakışımızın ufkunu arttırmak.Asperger Sendromu’nda ise
mecazı anlayamayanların mükemmel bir tanımıyla karşılaşıyoruz. Dünyanın mecazi
rengini yani gerçekliğini kavrayamayan hastalıklı bir insanlığın da tanımı bu.
Bu kaos aslında hepimizi tehdit eden bir olguyu seriyor gözlerimizin önüne.
Ahmet Haşim’in “melali anlamayan nesle aşina değiliz” sözlerini “mecazı
anlamayan nesle aşina değiliz” diye değiştirebiliriz.Sayıların, kürelerin
sistemiyle, müziğiyle bize varoluşumuza ilişkin çağrışımlar sunan bu şiir bize
evrenin ne denli bütünlüklü, incelikli ve anlaşılmaz yasalara sahip olduğunu da
gösteriyor. Dahası onun bir organizma olduğunu imliyor. Yaşayan, belli bir ömrü
olan, nefes alıp veren bir organizma. Elbette şiirin olanaklarıyla, şöyle bir
göstererek.
Farklı bir ses, değişik bir
şiir. Şiir okurlarının ilgi